Gyeongju Gezisi

Tatil sona ermeden bir de Gyeongju‘ya gidelim dedik. Daegu’ya sadece bir saat uzaklıkta olan Gyeongju, Kore’nin tarihi açıdan en zengin şehri sanıyorum. Zaten şehir; “duvarları olmayan müze” diye anılıyor. Bu denli tarihi öneme ve zenginliğe sahip olmasının sebebi de Kore tarihindeki 3 büyük krallıktan biri olan Silla döneminin başkenti olması. M.Ö. 57 ile M.S. 935 yılları arasında hüküm süren Silla, dünyanın en uzun süre ayakta kalmayı başarmış hanedanlıklarından biri imiş aynı zamanda.

Tepe mezarlar

Tepe mezarlar

Tourist information’dan aldığımız haritaya baktığımızda turistik noktalar o denli yoğundu ki, semt/cadde isimlerini okumakta güçlük çekiyorduk. Hâl böyle olunca, biri tarihi bir park diğeri de müze olmak üzere iki nokta belirleyip, iki nokta arasında yürürken de denk geldiğimiz yerlere bakınalım dedik. Şehirde gördüğümüz tabelaların abartısız yarısından çoğu kahverengi idi zira. İlk durağımıza doğru yürürken büyükçe bir çim alan içerisinde koca koca tepelerle karşılaştık. Silla döneminde, önde gelen/soylu kişileri bu şekilde gömüyorlarmış.

Çim alanı geçip kısa bir süre yürüdükten sonra ilk durağımız olan müze parka ulaştık. Burada da yine bir sürü tepe-mezar yer alıyordu. Bir tanesinin içinde de o bölgeden çıkartılan, Silla döneminden kalma malzemelerin sergilendiği küçük bir müze bulunuyordu. Parkın hemen yanında da Silla döneminden bir krala ait olduğunu düşündüğümüz bir ev vardı. Burayı da turladıktan sonra öğle yemeği için etrafa bakınmaya başladık.

Müze-park

Müze-park

Öğle yemeği

Öğle yemeği

Geleneksel bir restoranı gözümüze kestirip içeri dalıverdik. Fiyatlar Daegu’nun iki katı olunca, turistik bölge olmasından kaynaklı herhâlde diye düşündük. Ana ve Ani iki kişilik etli bir şey söylerken ben favori yemeklerimden biri olan doenjang jjigae sipariş ettim. Kısa bir süre sonra gelen mezelerle ağzımızın suyu aktı tabir-i caizse. Kore’de meze kültürü her ne kadar zengin olsa da, doenjang jjigae falan söyleyince başka bir yerde bu kadar meze geldiğini görmedim ben hiç. Daha sonra ana yemekler geldi ve amca doenjang jjigae’nin tamamen doğal ürünlerle ve ev yapımı olduğunu belirtti. Kore’de yediğim en lezzetli doenjang jjigae idi kesinlikle.

Yemek sonrası müzeye doğru tekrar yola koyulduk. İlk olarak at heykelleriyle karşılaştık yolda (: Bizdeki gibi Silla kültüründe de at çok önemli bir yere sahip imiş. Atlarla birkaç hatıra fotoğrafı çekildikten sonra yolumuza devam ettik.

At

At

Yol üstünde hanok tarzı küçük bir kulübe ile karşılaştık. İçeride Silla dönemini konu alan 15 dakikalık bir belgesel gösterimi varmış gün boyu döne döne. Belgeseli izleyip, döneme biraz daha vakıf olup yolumuza devam ettik. Az ileride de devasa bir parka denk geldik. Park diyorum ama bunlar hep girişi biletli/ücretli yerler, müze-park bir nevi. Silla dönemindeki krallık bölgesini sembolize ediyormuş burası anladığımız kadarıyla. Hanok tarzı 3 bina sembolik olarak sonradan inşa edilmiş, çim/çevre düzenlemesi de o dönemdeki krallık bölgesi haritasına uygun olarak yapılmış. Yeşiliyle, göletiyle falan tam bir huzur mekânı idi.

Müze-park

Müze-park

Ana müze - go/baduk

Ana müze – go/baduk

Orayı da terk edip, nihayet müzeye ulaştık. Müze birçok binadan oluşsa da kapanış saatine kadar biz iki tanesini gezebildik. İlki ana müze, ikincisi ise Silla dönemindeki Budizm ile ilgili olan müze. Ana müze 4-5 büyük salondan oluşuyordu. Ağırlıklı olarak, Silla döneminde kullanılmış kap kacak, at malzemeleri/giysileri, altın takılar, başlıklar, kemerler vs.den oluşuyordu. Tüm bunların arasında bir de Silla döneminden kalma bir mezardan çıkarılan siyah ve beyaz muntazam şekilli taşlar yer alıyordu. Bu taşların da go/baduk taşı olduğuna işaret etmiş uzmanlar, o dönemde Çin ile bulunulan yakın ilişkilerin altını çizerek.

Budizm/Buda müzesi

Budizm/Buda müzesi

Ana müzeden çıktıktan sonra müzenin kapanışına kısa bir süre kaldığını fark edince hemen yan binada yer alan Budizm/Buda müzesine giriverdik. Burada da Silla döneminde Budizm’in resmi din olarak kabul edilişi ve Budizm’in döneme etkileri anlatılıyordu. O dönemden kalma onlarca Buda heykeli görülmeye değerdi.

Müzeden çıktıktan sonra Daegu’ya dönmek üzere otogarın yolunu tuttuk. Gyeongju için bir günün asla yeterli olmayacağını konuşup, ilk fırsatta yeniden ziyaret etmeye karar verdik.

Yorumlar

Yorumlar