Jinhae Cherry Blossom Festivali

Kış boyunca çoğunlukla evden okula, okuldan eve modunda yaşadığımızdan, baharın gelmesiyle kendimizi sokaklara, yollara atasımız geldi hâliyle. Kore’de de tıpkı Japonya ve Çin’de olduğu gibi baharın gelişini “cherry blossom” (kiraz çiçeği, sakura) müjdeliyor. Kiraz çiçeklerinin Kore’de hangi şehirde hangi tarihte gözlemleneceğini şu linkten görüp ona göre bir gezi planı yapmak mümkün. Biz de dil okulundan arkadaşlarla Jinhae‘ye gitmeye karar verdik. Koreli arkadaşlardan duyduğumuza göre Jinhae gözlemlemek için en güzel yerlerden biri imiş. Üstelik yaklaşık on gün süren Jinhae Cherry Blossom Festivali’ne de katılma fırsatımız olacaktı.

boş sokaklar

boş sokaklar

Facebook’taki festival organizasyonunda otobüs biletlerinin tükenmesiyle, organizasyondan bağımsız kendi hâlimizde gidelim dedik. Pazar sabahı 6’da kalkacak olan otobüsümüze yetişmek için 4:40 civarında uyanınca yolculuğu uyuyarak geçirdik (: Jinhae’ye vardığımızda da saat 7.30 idi. Biz bomboş sokaklarda gönlümüzce dolaşırken, şehrin birkaç bölgesinde festival için çadırlar kuruluyordu yeni yeni.

Çadırların arasında yürürken karşı tepede yer alan müzemsi binaya uzanan devasa merdivenler çarptı gözümüze. Merdivenlerin bazılarında basamak sayısı da yer alıyordu ve son basamağa geldiğimizde 365 basamak olduğunu görünce bu durumu her basamağın bir günü sembolize ettiğine yorduk. Tepede biraz vakit geçirdikten sonra başka bir merdiveni kullanarak fotoğraf çekile çekile aşağı indik.

merdivenler

merdivenler

kanal

kanal

Sonrasında da asıl festival alanı olan köprülü kanal (dere mi yoksa?) tarafına doğru yola koyulduk. Kanala vardığımızda muazzam bir kalabalıkla karşılaştık. Yerli-yabancı binlerce turist arasında sıkış tepiş yürürken, adım başı fotoğraf çekilmekte olan bir Koreli’ye denk geliyorduk (: Kanalın iki tarafında da sokak yemekleri satan stantlar/çadırlar bulunuyordu bu arada. Başlarda “Turkish icecream” tezgahı çarptı gözüme ama tezgahta duran iki kişinin de Türk olmadıkları bariz idi. İlerde başka bir tane daha denk geldi, bizimkiler de dondurma yemek isteyince tezgahtaki gence Türk olup olmadığını sordum. Kendisinin Pakistanlı olduğunu ama arka tarafta bulunan amcanın Türk olduğunu söyledi. Amca hemen yanaşıverdi zaten o ara. Amca Türkçe muhabbete hasret kalmış olacak ki anlattıkça anlattı. Maraşlı imiş, birkaç yıldır Kore’de yaşıyormuş falan. Şirket sahibi Pakistanlı imiş, amca da onların yanında çalışıyormuş, böyle şehir şehir, festival festival gezip çalışıyoruz dedi. Pakistanlı genç de o ara bizimkilere klasik Maraş dondurmacısı  şakaları yaparken bizimkiler epey eğleniyordu (:

kanal

kanal

Kanal boyunca yürüyüp birkaç saat geçirdikten sonra akşam 5’te olan otobüsümüze yetişmek üzere otogarın yolunu tuttuk. Sabahın köründe kalkıp tüm gün yürümüş olsak da, uzun süre sonra seyahat etmenin tatlı yorgunluğuyla Daegu’ya döndük.

Yorumlar

Yorumlar