Yongjusa Tapınağı ve Eşli Go Turnuvası [Tapınak Kalması – 2]

İlk yazının üzerinden geçen bir sürü zamandan sonra nihayet ikinci yazıyı da tamamlayabildim. Biraz uzun bir yazı oldu ve aradan çok zaman geçmesi sebebiyle kimi yerleri eksik kalmış olabilir. Olduğu kadar artık :)

Cumartesi sabahı uyandığımızda hiç vakit kaybetmeden hostelden ayrılmamız gerekiyordu çünkü gideceğimiz yol yaklaşık 1.5 saat sürüyormuş. Tabii ki 5 kişinin uyanıp, hazırlanıp çıkması biraz zaman alıyor. Yola çıkıp Hongik Univ. metro durağına yürümeye başladığımızda her şey yolunda gitse bile geç kalacak durumdaydık. Bu arada 5 kişi olarak yola çıktık fakat sadece Özgür için gidiyorduk aslında çünkü bizim katılacağımız eşli turnuva saat 12.00 gibi başlayacaktı fakat Özgür bireysel turnuvaya katılacağı için (Daniela bize haber vermeden böyle ayarlamıştı.) 09.00 gibi orada olması gerekiyordu.

Hongik Univ. durağından metroya binip uyuya uyuya gitmeye başladık. Yol boyunca bir kere hat değiştirmemiz sonra da bir otobüse binmemiz gerekiyordu. İlk hat değiştireceğimiz yere geldik ve normal bir şekilde hat değştirdik fakat bindiğimiz duraktan sonraki durakta aynı hat üzerinde yol ikiye ayrılıyormuş ve bizim metroya binerken hangisine bindiğimize dikkat etmemiz gerekiyormuş. Biz -uykulu olduğumuzdan diyelim- pek de dikkat etmedik. Gitmemiz gereken istikametin tam tersi tarafına bir süre kadar gittikten sonra fark ettik. Hemen inip karşı taraftan ters istikamete giden metroya bindik fakat bu dikkatsizlik bize yaklaşık bir saat kaybettirmişti. Sonrasında Özgür’ün turnuvaya yetişme ihtimali kalmadığı için hepimiz rahatlamıştık :)

templestay_27Uzun bir yolculuk sonunda “Byeongjeom” metrodan indiğimizde taksiye binip tapınağa doğru yol aldık. Taksiden indiğimizde Yongjusa Tapınağı karşımızdaydı. Açıkçası beklediğimizden biraz farklı bir tapınakla karşılaştık. Nedense bizim aklımızda hep dağ eteğinde, belki ormanın içinde sessiz sedasız bir yerde bir tapınak canlanmıştı. Bu ise her ne kadar çok kalabalık olmasa da daha çok kasaba merkezinde, günlük yaşamla daha iç içe bir tapınaktı.

templestay_09Tapınağın hemen önünde büyük bir avlu vardı ve turnuva da bu mekanda yapılacaktı. Önce organizasyon ekibinin olduğu kayıt masasına gidip kayıt yaptırdık. Özgür’ün katılması gereken turnuvaya geç kalmış olsak da bizim katılacağımız eşli turnuvanın başlangıç saatine 1 saatten fazla bir zaman olduğu için biz de oturup beklemeye başladık.

Biz Hüsrevle eş olmuştuk. Kew ise Anastassia(Ani) ile. Özgür’ün ise henüz bir eşi yoktu ve turnuvaya katılabilip katılamayacağı belli değildi. Bir tarafta Kew, Anastassia’ya (Ani) eşli gonun ne olduğunu anlatırken biz de kayıt masasından aldığımız ekmek ve soya sütüyle karnımızı doyurduk. Biz o arada Özgür’e eş bulup turnuva girip giremeyeceğini düşünürken Daniela geldi ve sorunlarımızı çözdü. Özgür’ü Thomas’yla eş yaptık ve böylece kimse dışarda kalmamış oldu.

Kısa bir başlangıç konuşması ve etkinliğe konuk olarak katılan Kore Milli Takımı oyuncularının tanıtılmasından sonra birinci tur maçları başlamıştı ve karşımızda iki erkek çocuğu vardı. Bu arada turnuvada ilginç bir süre sistemi kullanılıyordu. Süre sistemi 20 dakika ana süre ve 3 tane 30 saniye byo-yomiydi fakat maçlar 50 dakika içinde bitmezse profesyonel bir oyuncu gelip maçı değerlendiriyordu ve bir tarafı galip ilan ediyordu.

templestay_14Birinci turda iki tane koreli delikanlı ile karşılaşacaktık. Maç öncesinde aileleriyle biraz muhabbet ettikten sonra maça başladık. Baya dengeli giden oyunun ortasında bir yerde rakibimiz hamle sırasını karıştırınca hamle sırası bendeyken Hüsrev’e “Benim sıram mı?” dedim. Sonradan nasıl devam etmemiz gerektiğini sormak için hakem çağırdık. Biz hakem için elimizi kaldırdıktan sonra çocuklar da elini kaldırdı ve hakem geldiğinde doğal olarak “sırayı karıştıktan sonra nasıl devam etmeliyiz?” diye sorduk. Çocuklar tam o arada “biz sıramızı karıştırmadık bunlar kendi aralarında konuşuyor” diye bizi hakeme şikayet etti :) Ortamdaki saçma bir gerginlik oldu ama hakem olayı iki tarafı da kibarca uyararak geçiştirdi.

Oyunda ana süreler bittikten sonra, biz oyun sonuna başlamak üzereyken ya da yeni başlamışken hakem gelip oyunu durdurdu ve başka bir profesyonel oyuncuyu, oyunumuzu değerlendirmesi için bizim masaya çağırdı. Süreyle ilgili kuralın uygulamasıyla ilk maçta hem de hamle sırası karıştırma olayından sonra karılaşmamız ilginç oldu tabii. İlk maçta hakemlerle baya içli dışlı olduk. :) Masaya gelen profesyonel bir oyuncu kısa bir süre oyuna baktıktan sonra bizi galip ilan etti. Bir sürü insanın masamız etrafından toplanması, sonucun açıklanmasından sonra insanların şaşırması, karşımızdaki çocukların üzülmesi falan derken biz ne olduğunu anlamaya çalışırken Daniela bize kısa bir açıklama yaptı sağolsun :) Profesyonel oyuncu, oyunun çok yakın (3-5 puan) olduğunu ve teorik olarak bizim kazandığımızı söylemiş fakat tabii ki iki tarafın da pro düzeyinde olduğunu varsayarak bu sonuca ulaşmıştı. Dolayısıyla kendilerinin önde olduğunu düşünen çocuklar ise biraz üzülmüştü.

templestay_15İlk turdaki olaylı maçtan sonra ikinci turda Daniela Trinks ve Chi-Min Oh çiftiyle karşılaştık. Her ne kadar Daniela ile yakın seviyelerdeysek de Chi-Min Oh eski bir yeongusaeng (insei’nin korecesi, profesyonel olmak için resmi olarak başvuran ve çalışan kişi demek) olduğu için kazanma şansımız pek de yoktu. Sonrasında 3. turda da güçlü iki çocukla karşılaşıp kaybettikten sonra son turda karşımızda tatlı mı tatlı, bir kız bir erkek, iki çocuk bulduk. Hem son tur olması hem de iki tarafının iddialı olmayışı sebebiyle sakin sakin maç yaptık. İlk maçlara kıyasla kolay bir maç oldu bizim için ve diğer masalardan biraz daha önce bitirdik maçımızı.

Maçımız bittikten sonra bir organizasyon görevlisi bizi yemekhaneye yönlendirdi. Ben daha önceden sadece kulaktan dolma bilgiyle budistlerin et yemediklerini biliyordum ve bir vejetaryen olarak tapınak yemeklerinin nasıl olacağını merak ediyordum. Yemekhanehaneye girip (sebzeli) bibimbapı görünce biraz gülümsedik. Neredeyse haftada 1-2 defa yediğimiz bir yemek ile karşılaşınca hafif bir hayal kırıklığına uğramadım değil :) Bu arada bu yazıyı yazarken tekrar bir göz attım da  Budizm ile vejetaryenlik arasındaki ilişki düşündüğümden daha biraz karışıkmış.

Etkinlik programında yemekten sonra simultane oyunlar ve ibadet töreni olacağı yazıyordu. Kore’de yaşamanın getirdiği bir şımarıklıktan mı yoksa gerçekten yorulmuştuk ondan mı bilmiyorum ama çok da oynayasımız olmadığı halde Kore Milli Takım oyuncularından biriyle maç yaptıktan sonra ibadet töreni için beklemeye başladık. Daniela bize daha önce katılımın (“bak katılmazsanız valla çok ayıp olur” kıvamında) zorunlu olduğunu söylemişti. İnançsız birisi olarak dini bir törene katılmak bana her zaman için garip gelmiştir fakat zorunda olduğum durumlarda da “ayıp olmasın” diye katıldığım olmuştu bu zamana kadar. Budizm olduğundan mı yoksa başka bir ülkede, başka bir kültürü tanımaya çalışıyor oluşumuzdan mı bilemiyorum ama bu seferki daha öncekiler kadar rahatsız etmedi. İki budist rahip geldiğinde bir çok insan büyük bir salonun ortasında minderlere oturmuş muhabbet ediyorduk. Kısa olmayan bir konuşmanın ardından bir tanesi ibadet esnasında yapılacak hareketleri örnek olması için bize gösterdi. Bu öngösterimin ardından rahiplerin yönlendirmeleriyle hepimiz rahiplerin olduğu yere doğru dönük vaziyetteyken, 30-35 kişilik iki büyük grup ve her grubun elemanları kendi içinde yüzyüze bakacak şekilde yeniden dizildik. Mistik bir müzikle birlikte rahibin her işaretinde (bir elindeki tahta sopayla diğer eline vurarak ses çıkarıyordu) minderlere eğilip(secde vari) tekrar kalkıyorduk ve(karşımızdakiler diğer yana gidecek şekilde)bir yan mindere geçiyorduk. Bir nevi selamlaşma gibiydi sanıyorum ve fazla uzun sürmez herhalde diye düşünürken sonlara doğru “bitmeyen ibadet yapmışlar” diye şikayet ettiğimi hatırlıyorum. Sonradan öğrendik ki toplamda 108 defa eğilip kalkmışız. Tören sonrasında merdiven inip çıkarken ama özellikle inerken bacaklarımı hissetmiyordum.

Tören bittiğinde saat 21.30 civarıydı sanıyorum. Programda başka etkinlik olmadığı için ve törenden bir yarım saat sonrası tapınaktaki tüm ışıkları kapatacaklarını duyurdukları için kalacağımız odaya çıktık. Sabah 06.00’da kalkmak zorunda olduğumuz için ve ibadet töreni sonrası fazlasıyla yorulduğumuz için biraz muhabbetten sonra hemen uyumuşuz zaten.

Ertesi gün hazine avı, gezmece-görmece (sightseeing) ve ödül töreni olduğu yazılıydı programda. Sabah 06.00 gibi uyanıp kahvaltı yaptıktan sonra turnuva mekanında buluştuk ve hep birlikte hazine avının yapılacağı tapınağın diğer tarafına geçtik. Tapınağın bu kısmı bir çok yapıdan oluşan ve sanıyorum rahiplerin de yaşadığı küçük bir köy izlenimi uyandırıyordu. Hazine avının esprisi de ödül sistemine bir şekilde dahil olmasıymış. Oyundan ve turnuvadan aldığımız puanlara göre kimi ödüller vereceklermiş vs.  Tabii biz Hüsrev’le turnuvada başarılı bir sonuç alamadığımız için bir an gaza geldik ama bıcır bıcır çocuklarla yarışması hiç de kolay değilmiş. Tapınak içinde gezip puan kartlarını ararken Özgür (turnuvadan ödül aldığı için) de bize katıldı ve 3 kişilik bir ekip olduk. 1 saatin sonunda sadece bir puan kartı bulmamızı saymazsak keyifli zaman geçirdik :)

templestay_84Hazine avından hemen sonra yakınlarda bulunan bir anıtmezara gittik. Gezi esnasında rehber korece anlattığı için pek bir şey anlamadık tabii ama sonradan araştırdığıma göre ismi “Yungneung and Geolleung” imiş ve UNESCO dünya mirası listesinde yer alıyormuş. Çok büyük bir meşe ormanın iki farklı yerinde biri Prens Sado’ya, diğeri ise Prenses Hyegyeong’a ait iki anıtmezarın olduğu bir yer. Bir süre burayı gezip, fotoğraf çekip bol bol koreceye maruz kaldıktan sonra ödül töreni için tekrar tapınağa döndük.

Ödül töreni benim bu zamana kadar gördüğüm en bol ödüllü törendi sanırım. Bizim dışımızda hemen hemen herkes ödül almış olabilir :) Para ödülleri, go takımları, bol bol go kitabı ve hatta go ile ilgili bir manhwa(Manganın Kore versiyonu) olan Misaeng’in box set’i. Gözüm en çok da onda kaldı sanırım. Bu aralar Misaeng’in televizyon dizisi başladı onunla ilgili bir yazı da yakında gelir sanırım.

Genel olarak tapınak kalmasından beklediğimizi bulamasak da tapınakta bir go etkinliğine katılmak fazlasıyla güzeldi. Tapınak kalması için ayrıca bir araştırma yapıp tekrar bir yerlere gitmeyi düşünüyoruz o zaman sadece tapınak kalması üzerine bir yazı yazılabilir sanıyorum.

Yorumlar

Yorumlar

Bir düşünce üzerine “Yongjusa Tapınağı ve Eşli Go Turnuvası [Tapınak Kalması – 2]

  1. Geri İzleme: Misaeng(미생) - Tamamlanmamış Yaşam | Taşlı Yol