Daegu Yunguseng Okulu

Siteye şöyle bir göz attım da, en son yazımı 3 hafta önce yazmışım. Kâh go ile ilişkili, kâh dil okulu veya buradaki seyahatler ile ilişkili o kadar çok etkinlik oluyor ki yazmaya fırsat bulmakta zorlanıyorum. Yazmam gereken epey malzeme birikti, tez vakitte temizlemeyi planlıyorum o yüzden “yazılacaklar listesi”ni.

3 hafta önce KPMC için Seul’e gittiğimizde, turnuva sonrası Pazar günü gerçekleşen “Go Öğrenme Haftası” etkinliğine de katılmıştık. Lee Sedol ve Lee Changho’dan imzalarımızı aldıktan sonra, birikmiş yorgunluğumuzu atmak için oturmuş muhabbet ediyorduk Kew ve Bertan ile. O sırada arkadan bir amca “go oynuyor musunuz?” diye sordu. Oynadığımızı söyleyince de seviyelerimizi sordu hemen. Seviyeleri de öğrenince benle oynamak istedi. Ben de gayet üşengeç bir tavırla, yorgun olduğumu ama Kew’in oynayabileceğini (onun da en az benim kadar yorgun olduğunu bilsem de) söyledim. Zira okuldaki go kulübünde ne zaman yorgun hissetsem Kew oynamak isteyenleri bana yönlendiriyor (: Kew de bana pis pis bakarak kalkıp amcanın karşısına oturdu.

Biz Bertan ile pineklerken Kew oyunu kazandı ve oyunu tekrar dizip yorumlamaya başladılar. Amca bizden 1-2 seviye düşük imiş sanırsam. Onlar oyunu yorumlarken ben de dönüp onları izlemeye başladım. O sırada yanımızdan geçen genç bir çocuğu (20’li yaşların başlarında gibiydi) yanımıza çağırdı amca ve oyunla ilgili bir şeyler sordu. Kew de çocuğun yüksek seviyeli olduğunu fark edince, çocuğa bir köşede oynadıkları josekiyi gösterip, o josekiyi bilip bilmediğini sordu. Amca kahkahayı patlatıp, “tabii ki biliyor, pro o” diyince afalladık bir an (: Pro ile oyun yorumu bittikten sonra, amca kendini tanıttı bize. Baduk TV’de yönetici imiş ve ayrıca kendi şirketi vamış go ile ilgili sanırım. Hâliyle acayip bir go çevresi var. Etkinlikte kullanılan ve sonrasında katılımcılara dağıtılan, prolara da imzalattığımız yuvarlak tahtaların tasarım/üretim ekibinde imiş üstelik.

Genç pro da (adını hiç hatırlamıyorum) Busan’da yaşıyormuş meğer. Busan yunguseng (pro adayı, Japonya’daki insei gibi) okulunda hoca imiş. Go camiasının büyük bir kısmı Seul’de yer alıyor. Seul dışındaki büyük şehirlerde de birer yunguseng okulu bulunuyormuş. Yani bu genç pro Busan’daki en güçlü çocuklara go eğitimi veriyormuş. Busan da Daegu’ya oldukça yakın olduğundan (1-1,5 saat kadar), Baduk TV’de çalışan amca haftasonları Busan’a gidip go çalışabileceğimizi söyledi. Biz direk Daegu’da da böyle bir okul olup olmadığını sorduk tabii (: Daegu’da da bir yunguseng okulu olduğunu, oradaki pro’yu (Yu Kyung-Min imiş adı) da tanıdığını ve hatta pro’nun Avustralya ve Tayvan’da uzun süre yaşadığı için İngilizce ve Çince de bildiğini söyleyince bizi bir heyecan bastı Kew ile. Biz etkinlik sonrası Daegu’ya dönünce de facebook üzerinden pro’nun iletişim bilgilerini gönderdi sağolsun. Ertesi gün Koreli bir arkadaşın telefonundan pro’yu Kew’e arattım ben Çince konuşsun diye. Pro’nun İngilizcesi tırtmış ama Çince’yi çok iyi konuştuğunu söyledi Kew. Daha sonra Koreli bir arkadaş telefonu alıp adresi aldı ve bize nasıl gidebileceğimizi anlattı. Sonraki gün de ders çıkışı okulu bulmaya gittik. Yaklaşık 20 dakikalık metro yolculuğu sonrası epeyce yürüyüp bulamadık adresi, sokakta gösterdiğimiz kişilerin yanlış yönlendirmesinden ötürü. Küçük kayboluşlar sonrası nihayet bulduk mekanı.

İçeride yaşlı bir amca karşıladı bizi danışma gibi bir bölümde. Sonradan anladık ki giriş katında yer alan 3 büyük oda, günlük giriş ücreti ödeyerek oyun oynanan bir go salonu imiş. Yunguseng okulu da üst katta yer alıyormuş. Kew Korece anlaşmaya çalıştı amcalarla bir süre, pro’nun orada olup olmadığını sordu falan. (Koreli’lerin iletişimdeki en büyük sorunu, karşıdakinden kusursuz bir telaffuz beklemeleri bu arada kesinlikle. Tek bir sesi bile yanlış söyleseniz anlamıyorlar inatla, ve Korece de telaffuzu bize göre çok zor bir dil maalesef. Banwoldang diye bir metro durağı var misal, yazıldığı gibi okuyunca inatla anlamıyorlar, kaldı ki bunu metronun içinde soruyoruz. En sonunda bir şekilde anlamalarını sağlayınca da, “haa, Panwôldang” diyorlar (: P de değil aslında o ilk harfin telaffuzu, B ve P arası bir şey) Nihayetinde yaşlı bir amca yaklaşıp İngilizce konuşmaya başladı. Acaba pro bu mu diye söylendik biz de kendi aramızda hemen (pro’nun fotoğrafını bile görmedik zira daha önce). Amcaya pro ile telefonda konuştuğumuzu ve onunla yüzyüze konuşup, mümkünse okula katılmak istediğimizi söyledik. O sırada üst kattan çocuklar geldi salona. Amca burada eğitim alabilmeniz için çok güçlü olmanız lazım ama, pro adayı bunlar gibi bir şeyler söyleyip atarlanmaya başladı (: Sonra da diğerlerine göre büyükçe duran bir çocuğu gösterip, bu çocukla oynayabilecek seviyede misiniz dedi. Biz de o kadar vaktimizin olmadığını, bilgileri alıp okula dönmemiz gerektiğini söyledik. Sonradan öğrendik ki o çocuk tygem 9 dan imiş (: Sonra çocuklardan biri pro’yu arayıp bizi bu ızdıraptan kurtardı çok geçmeden. Çocuklarla beraber üst kata çıkıp pro’yu beklemeye başladık biz de. Bizim için en önemli şey ücret olduğundan, tek düşüncemiz o oldu haliyle. BIBA’nın aylık 1 milyon won (1000 won yaklaşık 1 dolar) civarı olduğunu söyledim ben Kew’e. Burası yatılı olmadığı için ve tam zamanlı değil de haftada 3-4 gün öğleden sonraları katılacağımızı ve Daegu’nun Seul’e nazaran daha ucuz olduğunu falan hesap ederek aylık 200-300 bin won civarı bir şey bekliyorduk açıkçası. Ne kadar olursa yazılırız falan diye konuşurken 100 bin won’u gözden çıkardık, 150 bin won’u geçmezse de düşünürüz dedik.

317803_288464434509076_135436392_n

Yu Kyung-Min

Nihayet pro geldi, beklediğimizden çok daha genç çıktı. 1981 doğumlu sanırım. Avustralya’da sıklıkla uzakdoğulu öğrencileri olduğunu ve o yüzden İngilizce seviyesinin çok kötü olduğunu söyledi. Kew ile uzun uzun Çince konuştular sonra. Kew sürekli bir şeylere seviniyordu ama ben anlamıyordum tabii, okul ücretine seviniyordur umarım diye geçiriyordum içimden (: Kew’e öğrenci olduğumuzu falan belirtip pazarlık yapmasını da tembihlemiştim tabii öncesinde. Kew nihayet bana dönüp konuştuklarını çevirmeye başladı. Çocuklar 70 bin won veriyormuş okula sanırım. Pro bizden ücret almayacağını söylemiş ama Kew bunu kabul etmeyeceğimizi belirtince sembolik olarak aylık 20 bin won’a –evet, aylık 50 lira bile değil- anlaşmışız (: Üstelik sadece haftada birkaç gün değil de, ne zaman istersek gelebileceğimizi söylemiş pro. Ayrıca, çocukların (12-14 tane var toplamda) seviyelerine göre iki gruba ayrıldığını ve bizim düşük seviyeli olan B grubuna katılabileceğimizi söylemiş. Hafta içi her gün öğleden sonra 2-9 arası, bazen hafta sonları da çalışıyorlarmış.

Oradan güle oynaya ayrılırken Kew bana dönüş yolunda konuştuklarını anlatmaya devam etti. Pro, her zaman orada olmayacağı ve çocuklar sadece Korece konuşabildikleri için Korece’yi bir an önce geliştirmemiz gerektiğini söylemiş. Kew pro’yu fazlasıyla eğlenceli ve ilgili bulduğunu söyledi ayrıca.

Sonraki ziyaretleri ilerleyen yazılarda anlatırım artık. Aceleye geldiği için fotoğraf çekmeyi unuttuk ama sonraki yazılarda fotoğraf da eklerim kısmetse.

Yorumlar

Yorumlar