Everland, Kore’nin Disneyland’i diyebileceğimiz bir yer. Yaklaşık bir yıldır yaşadığımız Yongin’de bulunuyor. Yongin’de oturduğumuzu söylediğimiz her Koreli’nin ilk tepkisi “aa, Everland!” oluyor (: Üşengeçliğimizden mi yoksa hadi gidelim diyen biri olmadığından mıdır bilemiyorum, bizim eve ne kadar yakın olsa da yolumuz hiç düşmemişti Everland’e. Mayıs ayında Çin’den Everland’e transfer edilen iki panda olaya farklı bir boyut kazandırınca gitmek farz oldu. Tam da o sırada kampanyalı bir bilete denk geldim internette. Normalde giriş ücretleri biraz el yakıyor. Lâkin yabancıların kampanyadan faydalanabilmesi için Koreli biri ile beraber giriş yapması gerekiyormuş. Geçen hafta Salı günü, Koreli bir arkadaş ile gittik biz de.
Haftasonları ve tatil günlerinde çok kalabalık olduğunu ve saatlerce sırada beklenildiğini duyunca haftaiçi gidelim de rahat rahat gezelim diye düşünmüştük, iyi ki de öyle yapmışız dedik gidince. Zira 2 saat civarı sıra beklenilen yerlerde bile maksimum 20 dakika bekledik. Everland’e girer girmez ilk durağımız Panda World oldu tabii ki.
Panda World’ün girişine ulaştığımızda önümüzde sadece 10-15 kişi vardı sıra bekleyen. Çok geçmeden kapı açıldı ve içeri girdik. İçeride de kısa bir süre beklerken önümüzdeki 360 derece dev ekrandan eğlenceli bir panda videosu izledik. Video bitince pandalara giden koridor açıldı ve panda müzesi kıvamındaki koridordan pandalar hakkında bilgiler edinerek geçtik ve nihayet pandaların yaşadığı mekana ulaşmış olduk.
Solda ve sağda birer adet panda vardı ve sağ taraf görece kalabalık olunca biz ilk olarak sol taraftakine bakalım dedik. Meğer soldaki uyuyormuş (: Kafasını ağaca dayamış aşağıdaki gibi tatlı tatlı uyuyordu. Değişik açılardan bir süre izledikten sonra sağ taraftaki pandaya yöneldik.
Sağ taraftaki köşesine kurulmuş bambu yiyordu o sırada. Heyecanla fotoğraf ve video çeken insanlara şaşkın şaşkın bakıyordu. “Ne bakıyorsunuz, ilk defa mı panda mı görüyorsunuz?” ifadesini yakalamayı başardık yandaki fotoğrafta (: Bir süre daha beslenmesine devam ettikten sonra birden hareketlendi ve biz de video çekmeyi ihmal etmedik tabii.
Hareketli pandayı uzun uzun keyifli bir şekilde izledikten sonra uyuyan pandaya tekrar bir bakalım dedik çıkmadan. “Mesai günleri alarm çalınca ben” pozuyla bizi karşılayınca epey güldük (: Uyanır mı acaba diye uzunca bir süre izledik ama fosur fosur uyumaya devam etti.
En son ilkokulda falan gitmiştim sanıyorum hayvanat bahçesine. Kafamda demir parmaklıklar ve kafeslerle örgülü, hayvan hapishanesi tadında bir yer olduğundan gitmeden önce biraz tereddüt etmiştim açıkçası. Geride kalan 20 küsür yılda ortam şartları -en azından burada- oldukça gelişmiş diyebilirim. Her ne kadar doğal olanın yerini tutamayacak olsa da en azından doğala yakın bir ortam sağlama çabası göze çarpıyordu. Panda World’den çıktıktan sonra yaptığımız safari turlarında biz ziyaretçiler araçlar içerisinde gezerken, aslanlar, kaplanlar, ayılar, pumalar, zürafalar vs. “doğal” ortamlarında takılıyordu.
Hayvanlarla ilgili kısımları tamamlayınca T-Express, Double Rock Spin ve Rolling X-Train gibi adrenalin dolu şeylere binip olaysızca dağıldık.
