Kore’de Bir Yılın Ardından

Birkaç gün önce Kore’ye yerleşeli bir yıl geride kaldı. Tam da bir yılın geride kaldığı Çarşamba günü Daegu’dan Yongin’e taşındım hatta. 1 milyona yakın nüfusuyla Kore’nin en kalabalık 12. şehri olan Yongin, 2,5 milyon nüfusuyla Kore’nin en kalabalık 4. şehri olan Daegu’ya nazaran epey küçük kalıyor. Yongin, Kayseri ile kardeş şehir imiş bu arada (:

Daegu’da geçen bir yıl boyunca, çoğunluğu dil okulundan olmak üzere onlarca ülkeden yüzlerce (biraz abartı oldu, 1-2 bilemedin 3 yüz) insanla tanıştım. Onlarca ülkeden insanla tanışıp, o ülkelerin kültürlerine dair bir dolu şey öğrenmek en az Korece öğrenmek kadar enteresan ve güzeldi. Birçoğu ile önümüzdeki iki yıl boyunca ve hatta sonrasında da görüşmeye, iletişim halinde olmaya devam edecek gibiyiz ayrıca. Seyahat etmek istediğim bir sürü ülkede görüşecek -ve hatta evlerinde konaklayabilecek (:- birilerinin olması çok güzel. Ben de onlara Türkiye’nin doğal güzelliklerini ve leziz yemeklerini gösterip/anlatıp ülke turizmine katkıda bulunmayı ihmal etmedim tabii (: 2 hafta önce dil okulundaki hocalarımdan biri, geçen hafta da Koreli bir arkadaş Türkiye’yi ziyaret etti bile. Bir başka Koreli arkadaş da şu an Türkiye’de hatta. Başka bir Koreli arkadaş da bu sene Türkiye’de değişim öğrencisi olarak okuyacak. Daha 2 gün önce de Yongin’deki yeni evimizin emlakçısı, annesinin Türkiye’ye gitmek istediğini ama kendisinin Suriye sınırındaki olaylardan ötürü annesini yollamak istemediğini söyleyip fikrimi sordu. Suriye sınırına yakın yerlere gitmediği sürece çok da endişe etmeye gerek yok diyip bir turist daha kazandırdım ülkeye. Dil okulundaki hocam da Çinli sanarak Koreli döven ülkücülerin haberini duyup gitmekten vazgeçiyordu az kalsın bu arada (:

Burada yaşamanın tek zor tarafı yemekler diyebilirim şu ana kadar. Et tüketenler için pek sıkıntı olacağını sanmıyorum ama vejetaryenler için restoranlarda çok fazla seçenek yok diyebilirim. Özellikle yurtta kalmak zorunda olduğumuz ilk birkaç ay yemek konusunda ızdırap oldu desem yeridir. Eve çıktıktan sonra pek bir sorun kalmadı ama yine de Türk yemeklerine hasret yaşıyorum (: Özellikle yoğurt ve peynirin pek bulunmaması, olan çeşitlerin genelde tırt olması büyük sıkıntı. Zeytinin kıymetini de anlamış bulunduk Bertan ile. Yine de en beteri meyve-sebze fiyatları sanırım. Hadi tropikal meyveleri falan anlarım da, elma/portakal’ın bu kadar pahalı olmasına hâlâ içerleniyorum. Mevsiminde tanesi 3$’a elma mı olur yahu. Tanesi 1$’a elma görünce ucuzmuş diyip alıveriyoruz (: Yazın ortasında 20$ olan karpuz da cabası. Velhasılıkelam, meyve-sebze ve yemekler konusunda Türkiye cennet imiş.

Önümüze bakacak olursak; bu yıl (muhtemelen sonraki yıl da) Bertan ile Yongin’deki yeni, pek cici, teraslı evimizde ikâmet ediyor olacağız. Ev Myongji Üniversitesi kampüsünün dibinde olmakla birlikte bölüme yurtlardan daha yakın, fakülte binasını pencereden görebiliyoruz hatta (: Kampüs merkeze biraz uzak ve görece ıssız bir yerde olduğundan çevrede çok fazla mekan da yok gibi takılabileceğimiz. Diğer bölümlerden ya da lisanstan birileriyle kaynaşmayacak olursak, iki yıl boyunca on küsür lisansüstü öğrenciyle takılacağız sanıyorum sadece. O yüzden, seyahat planlarıyla doldurduğumuz tatiller dışında, önümüzdeki iki yıl benim için; go, okul dersleri, go, spor, go, tekrar go şeklinde geçecek gibi görünüyor. Geçen yıl Korece’ye ağırlık verip go’yu boşladığım için, go’ya yüklenmek istiyorum zaten artık. Bölümde çok güzel dersler var bu arada, üç vakte onla ilgili de bir yazı yapıştırırım (:

Yorumlar

Yorumlar