İlk Seyahat: Pohang

Kore Hükümet Bursu (KGSP) politikası sebebiyle bursiyerlerin ilk yıl ülke dışına çıkması epey zor. Dekan izni gerekiyor sanırım, ayrıca yurt dışında olduğunuz süre boyunca bursunuz kesiliyor vs. Hâl böyle olunca Bertan ile ilk sene Kore içinde, sonraki iki yıl boyunca da fırsat buldukça çevre ülkelerde seyahatler gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Hafta sonları dışında, sömestrlar (dil okulunda 4 sömestr var) arası birer haftalık boşluk ve ulusal tatil günleri var bu seyahatler için. Kore’deki en büyük iki ulusal tatilden biri de bu sene 6-10 Eylül arasına denk gelen 5 günlük Chuseok (Çusok) tatili, bir nevi şükran günü.

KGSP’nin en güzel yanlarından biri de tüm bursiyerlere, daha Kore’ye gelmeden önce birer “Korean buddy” atamış olması. Bu sayede; Kore’deki yaşam hakkında dilediğiniz zaman danışabileceğiniz, size her konuda yardımcı olan, İngilizce bilen (seviyeleri çok değişken maalesef), Korece’yi ve tabii ki Kore kültürünü öğrenme safhanızı hızlandıran bir arkadaşınız oluyor.

Kim Jae Hyeop

Kim Jae Hyeop

Biz Bertan ile bu 5 gün için “sen Daegu’ya gelsen de güney taraflarını mı gezsek, yoksa ben Seul’e mi gelsem” şeklinde planlar yaparken Koreli buddy’m, Kim Jae Hyeop, Chuseok süresince ailesiyle birlikte Pohang’da olacağını belirtip, beni de davet etti. Ben de bu 5 gün için Bertan’la buluşma planı yaptığımızı söyledim. O da Chuseok nedeniyle büyük ihitmalle kalacak yer bulamayacağımızı, bulsak bile fiyatların çok yüksek olacağını, hatta belki tren/otobüs bileti bile bulamayabileceğimizi söyledi maalesef. Ben de madem öyle, Pohang’a gideyim de hem seyahat etmiş olayım, hem geleneksel bir Kore bayramı yaşayayım dedim (:

Jae Hyeop, Chuseok alışverişi vs. için Perşembe günü Pohang’a gitti. Bana da nasıl gideceğimi “Bilal’e anlatır gibi” anlatıp, beni Pohang otobüs terminalinde karşılayacağını söyledi. Cumartesi öğleden sonra sırt çantamı alıp Kore’deki ilk seyahatime tek başıma çıktım böylece. Kampüs dışından otogara kadar yaklaşık yarım saatlik bir otobüs yolculuğu yaptım. Sonra da Daegu otobüs terminalinden Pohang’a giden ilk otobüse bilet aldım. Pohang, Daegu’nun doğusunda yer alıyor, Doğu Denizi’ne (East Sea) Daegu’dan ulaşılabilecek en yakın şehir ayrıca. 80 dakika kadar sonra Pohang’a vardığımızda Jae Hyeop beni terminalden aldı ve bir şeyler yemek için bir restorana girdik. Yemek sonrasında da yarım saate yakın süren bir otobüs yolculuğu sonunda evlerine ulaştık. Devasa apartmanlardan oluşan bir sitede oturuyorlarmış. Eve girdiğimizde annesi ve babası büyük bir sıcaklıkla karşıladılar bizi. Bizden biraz sonra da ablası geldi eve. Seul’de yaşayan ablası da Chuseok için gelmiş. İlerleyen saatlerde de Jae Hyeop’un abisi, yengesi ve 3 aylık yeğeni geldi. O akşamı, yorgun olduğumuz için evde geçirmeye karar verdik. Evdeki herkes go oynuyor oluşuma ve go öğrenmek için Kore’ye gelmiş olmama çok şaşırdı. Ben evde olduğum sürece televizyonda da sürekli Baduk TV açıktı (: Jae Hyeop da evdeki go takımını kapıp salona getirdi (kimsenin oyun hakkında herhangi bir bilgisi olmasa da evde bir go takımı var) ve ona oyunu kabaca anlatmamı istedi. Biraz anlattıktan sonra, oyunu çok çekici bulduğunu ve çocuğuna mutlaka öğreteceğini söyledi (:

Baduk TV

Baduk TV

Ertesi gün etrafı bir an önce gezebilmek için sabah erkenden kalktık. Annesi bana “Hoasırabı” gibi bir şeyler söyleyince adımı söylemeye çalıştığını fark ettim. Jae Hyeop ben gelmeden önce adımı buzdolabının üstüne Korece yazmış meğer (: Kahvaltı için de kendileri pirinç, etli çorba vs. yedikleri için bana özel kahvaltı hazırlamış annesi; mısır gevreği, süt, ekmek, reçel, yumurta vs. Hatta vejetaryen olduğum için, orada olduğum süre boyunca tüm öğünlerde bana özel sebzeli yemekler falan hazırladı.

Hanok, Pohang iskele

Hanok, Pohang iskele

Kahvaltı sonrası, eve on dakika yürüme mesafesinde olan sahile gittik. İlk olarak, iskelenin bitiminde yer alan, Kore mimarisiyle inşa edilmiş binaya (Hanok deniyor bu yapılara, pek güzeller) gittik. Daha sonra ise sahil boyunca yürüdük. Etrafta fazla insan yoktu ama akşamları ortamın baya canlı olduğunu söyledi Jae Hyeop, özellikle yaz günlerinde. Sahil yolunda onlarca sayıda heykel bulunuyordu bu arada. Birkaçının fotoğrafını yazının sonundaki albümde görebilirsiniz. Tüm fotoğrafları telefonlarla çektiğimiz için fotoğraf kalitesi biraz tırt maalesef. Sahil tamamen kumdan oluşuyor ve su da çok güzel görünüyordu ama su sıcaklığı çok düşük olduğu için girmedik denize. Yılda bir ay kadar giriyormuş burada insanlar denize. Türkiye’de, özellikle güney sahillerinde, yılda 4-5 ay rahatlıkla girilebildiğini söyleyince çekik gözleri açılıverdi Jae Hyeop’un (:

Tesbih

Tesbih

Pohang’da meşhur “Hands of Harmony” heykel(ler)i yer alıyor ayrıca. Ben orayı da görmek istediğimi söyleyince eve gidip arabayı aldık. Bu heykelin yer aldığı bölgenin adı Homigot imiş ve Kore’nin en doğusunda yer alıyormuş. Arabaya bindiğimizde dikiz aynasında tesbih görünce dayanamayıp anlamını sordum (: Ailesinin Budist olduğunu ve Budist geleneğiyle ilişkili olduğunu söyledi tesbihin. Müslümanlarda da aynı şeyin olduğunu, hatta Türkiye’de de dikiz aynasına ya da vitese tesbih asanlar olduğunu söyleyince şaşırdı baya. 40 dakika sonra Homigot’a vardık. Bu arada yolculuk sırasında, kırmızı ışıkta beklerken, karşı caddede bir minibüsün bisiklete çarptığını gördüm. Epey yavaş bir hızda seyrediyordu neyse ki minibüs. Minibüsün şoförü bir hışımla araçtan inip bisikletliyi kucakladı ve minibüse oturttu. Muhtemelen en yakın sağlık merkezine ulaştırdı çabucak. Bizdeki örnekler aklıma gelince, burdaki duruma tebessüm ettim istemsizce.

Hands of Harmony, denizdeki el

Hands of Harmony, denizdeki el

Homigot’ta “Hands of Harmony” dışında, çok büyük bir meydan, bir yel değirmeni, milenyum hatıra binası ve birkaç müze var turistik olarak. “Hands of Harmony” biri denizin içerisinde, biri de karada olmak üzere birbirine bakan iki dev elden oluşuyor. Asıl gündoğumunda muazzam bir manzaraya sahip oluyormuş ama onun için sabah 5’ten önce kalkmamız gerekiyordu ve üşendik tabii ki. Ayrıca, yılbaşında neredeyse tüm Pohang meydanda toplanıp, gündoğumunu izleyip, birlikte vakit geçiriyormuş. Meydanda bulunan dev kazanda da bibimbap pişirilip herkese dağıtılıyormuş (: Karada yer alan el heykelinin önünde de ikisi 2000 yılbaşından, biri de 1999’un son gününden beri yanmakta olan üç ateş bulunuyor fanus içerisinde.

Pohang Jigok

Pohang Jigok

Homigot’tan ayrıldıktan sonra Pohang’ın en büyük parkı olan Pohang Jigok’a gittik. Park aynı zamanda POSTECH (Pohang University of Science and Technology) kampüsü ile birleşiyormuş. Parkı, şehirdeki en büyük fabrikalara sahip iki şirketten biri olan Posco (diğeri de Samsung) inşa edip ücretsiz olarak halkın hizmetine sunmuş. Göl ve yeşil tonlarıyla tam bir dinlenme yeri idi park. Parkta bir süre dinlendikten sonra akşam yemeği için eve döndük.

Yemek yiyip biraz soluklandıktan sonra ev yakınındaki sahile gittik yeniden. İskeledeki Hanok yapı bu kez çok daha güzel görünüyordu ışıklarla. Sahil gündüze oranla çok daha kalabalıktı. Hatta sokak müzisyenleri bile vardı sahilde (: Jae Hyeop çayı mı kahveyi mi daha çok tercih ettiğimi sordu ve ben çay desem de Starbucks’a götürdü beni. Yerel, çok güzel çaylar da olduğunu söyledi menüde. Hakkaten de öyle imiş, Jeju (Kore’nin en popüler ve turistik adası) organic green tea aldım ve gayet de güzeldi. Çaylarımızı alıp sahilde sokak müziği eşliğinde muhabbete daldık. Benim vejetaryen oluşumu, çayı kahveye tercih edişimi ve go sayesinde meditasyona ve sakinliğe meyilli oluşumu harmanlayarak, bir temple stay’in beni çok etkileyeceğini söyledi Jae Hyeop. Ben de zaten Bertan ile temple stay deneyimini çok istediğimizi, Budist olması sebebiyle belki bize güzel bir tane önerebileceğini belirttim. Kendisi uzunca bir süredir denememiş ama ablası yakın zamanda denemiş sanırım. Ondan tavsiye alıp bana aktaracak yakın zamanda. Ertesi gün Chuseok diye saat çok geç olmadan eve döndük. Evin erkekleri (Jae Hyeop, abisi ve babası) bir yere ziyarete gittiler gece (büyüklerin mezarlarına olabilir).

Hanok gece

Hanok gece

Chuseok

Chuseok

3 aylık bebe (:

3 aylık bebe (:

Chuseok sabahı uyanıp duşumu aldıktan sonra, kahvaltı için salona gittiğimde yandaki manzarayla karşılaştım (: Ev ahalisi tören için hazırlanmış, benim gelmemi bekliyormuş meğer. Erkekleri takım elbise ile görünce, şortumu çıkarıp pantolon giyme ihtiyacı hissettim ben de. Eskiden herkes Hanbok (geleneksel Kore giysisi) giyiyormuş ama takım elbiseye kayma yaşanmış son yıllarda. Her türlü meyve, sebze, yiyecek, içecek kaplara doldurulmuş bir şekilde büyük bir sehpa üzerine itinayla dizilmişti. Sehpanın önünde duran panoda da Çince karakterlerle atalara saygı ve şükran ile ilgili sözler yazılı imiş sanırım. Tören de şu şekilde gelişti: Önce erkekler, sonra kadınlar olmak üzere, büyükten küçüğe yaş sırası ile sırayla sehpanın önüne gelip, secdeye yatar gibi yere kapanıp saygı işaretleri yaptıktan sonra bardaklara geleneksel Kore içkilerinden (makkoli ve jungjong) doldurarak sehpaya yerleştirdiler. Bu arada, tüm bu mevzular gayet ciddi bir havada gerçekleşiyordu. En son da Jae Hyeop’un abisinin 3 aylık bebeğini koydular yere şükranlarını sunsun diye, hepimiz güldük zaten o noktada (: Tüm ev halkı bu prosedürü tamamladıktan sonra ellerine dua kitabı gibi bir şey alarak ilahi tadında bir şeyler söylediler. Seremoninin sadece bu ilahili kısmı Budizm ile ilgiliymiş, diğer tüm kısımlar dinden bağımsız olarak tüm evlerde benzer şekilde gerçekleşiyormuş. Daha sonra da her yiyecek/içecek’ten birer ölçü alıp bir kaba doldurduktan sonra dışarı koydular o kabı. Onların da dışardaki ruhlara sunulduğunu belirtti Jae Hyeop.

Yangpo

Yangpo

Kahvaltı öncesi hepimiz birer bardak makkoli & jungjong karışımı içtik bu arada, adettenmiş (: Kahvaltı sonrası da, aile fertleri arasında yaşayan en büyük kişi olması sebebiyle, Jae Hyeop’un babasının yengesine gittik. Arabayla bir saat kadar süren yolculuk boyunca dev pirinç tarlaları arasından geçerek, küçücük şirin bir koy yerleşkesi olan Yangpo’ya ulaştık. Bölgede yaşayanların neredeyse tamamı balıkçılık ile uğraşıyormuş. Devasa apartmanlardan oluşan siteden, bahçeli müstakil eve sert bir geçiş yapmış olduk ayrıca.

Eve döndüğümüzde akşam dışarı çıkmayı ve sahilde bir şeyler içmeyi planlıyorduk. Ertesi gün de Daegu’ya dönecektik plana göre. Ama Jae Hyeop’un acil bir işi çıktığı için o akşam dönmek durumunda kaldık. Ailesi beni özleyeceklerini ve en yakın zamanda tekrar beklediklerini belirtti. Türkiye’deki misafirperverlikten bahseder dururuz ama bu misafirliğim esnasında Türkiye’dekinden aşağı kalır bir yanını görmedim hiç Kore’li bir ailenin.

Öncekilere göre epey uzun olan bu yazıyı, Kore’de başlamayı/öğrenmeyi istediğim nice güzel şeyden biri olan Haiku üzerine ilk denemem ile bitireyim:

Meğer mutluluk;
Gönlünce yaşamakmış,
Bir seyyah gibi.
                       Pohang, 08.09.2014

Yorumlar

Yorumlar

2 üzerine düşünceler “İlk Seyahat: Pohang

  1. Safa Ç.

    Samimi ve unformal yazı tarzın ile okurken anı yaşadığımı da hissediyorum.
    Devamını mutlaka bekliyoruz.

  2. Emre

    Ne güzel bir deneyim,
    Sizleri takip etmek çook keyifli.. Sabahları işe başlamadan önce (eskiden günlük haberlere göz gezdirirken) elimde kahvemle acaba yeni bir yazı var mı diye merak içinde blogunuzu açıyorum.
    Güzel günler geçirin…